1900 yılların ANTAKYASI Ermeni, Rum, Arap Süryaniler ve çeşitli Türk boylarının yerleşkesi bir yer özelliğindedir… Suriye ile sınırdaş olduğu için Arapça, Türkçe az da olsa Ermenice dil kullanılan önemli bir tekstil ticareti merkezi olup İklim bakımında bol rüzgarlı kışın sert yazın sıcak bir bölgedir… İnsanları çok çalışkan tutkulu ve rekabetçi. Azınlıklararası işbirliği ve saygın bir ticaret ahlakı vardır… Büyük çekirdek aile tipi korunmakta. Bir avlunun içinde kızlar, damatlar, gelin, çocuk ve en önemlisi büyük baba ve anneler hep birlikte yiyip içip üretegelmişlerdir…
Bu tablo geleneksel olarak yüzyıllarca korunmuş olup Hatay’ın geçirdiği yüzlerce deprem felaketi sistemi asla bozmamıştır. Birlikte el sanatı kültürünün babadan oğula veya kıza, geline geçmesi sürdürülmektedir.
ANTAKYA EL SANATLARI denilince ilk akla gelen İpekçilik ve ipek dokumacılığıdır. Daha sonra kuyum, yontma taş işçiliği, demir ve ahşap işçiliği gelmekte ve yüzyıllarca müslim, gayrı müslim çok değerli ustalara ev sahipliği yapmış ve yapmaktadır.
İpekçilik ve ipek böceği yetiştirme işi, ipeğin kozadan çekilmesi keleplenmesi, kök boya ile boyanması ve tezgaha gerilmesi ile gerçekleşen uzun bir süreci kapsamaktadır.
Hatay İpekçiliğinin başlaması 1934 yılında doğan Hasan BÜYÜKAŞIK’la başlamış diyebiliriz. Küçük Hasan’ın babası ve onun babası küçük aile işletmesi konumundan ileri gidememiş ancak HASAN bu işe çok tutkuyla yaklaşmış ve 10 yaşlarında mahalledeki Halepli Ermeni ustaların atölyelerine gizlice gidip onlardan bir şeyler öğrenmeye çalışmış.
Hatta koza kazanından kozaların nasıl çekildiğini görünce o da denemek istemiş ve usta onu tutkulu ve öğrenmeye açık olduğunu görünce yapmasına izin vermiş. Başlayış o başlayış baba ve dedeleri de yaklaşık beş kuşak bu mesleği bugüne değin getirmişler.
Hasan, ipek kozalarının içinde büyürken genç yaşta bu mesleğin çıraklığını, kalfalığını hızla atlayıp ustalık mertebesine gelmiş. Evlenmiş Ali ve Yılmaz adında oğulları ve kızları bu kültürün içinde büyümüşler; depremler, ekonomik krizler onları yıldırmamış.
Aile önce ipek böceğinin yemi olan dut ağaçlarının tarımını yapmakla işe başlamış, daha sonra tohumluk yani ipek böceğinin yumurtaları, yumurtaların dut yapraklarının üstünde çatlayıp kurtçukların çıkması ve onların beslenerek beyalıktan hafif sarı renge dönüşmesi sonucu olgunlaşması işlemini sırayla ve sabırla takibi işin en önemli kısmını oluşturmaktadır. Daha sonra olgunlaşan kurtçuklar yataklara konmuş muhtelif kuru dallarda kendilerine yer seçip ağızlarından çıkardıklar beyaz sıvı salgıyla kendileri kozanın içine hapsetmeleri ile sonuçlanan doğa harikası bir işlemle kozanın elde edilmesi gerçekleşmektedir.
HASAN BÜYÜKAŞIK ipek kozalarının hazır olmasını büyük bir sabırla ve heyecanla bekledikten sonra artık ipeklerin kozadan çekilmesi aşamasına gelinmiş ve usta eller kaynar kazanlara atılan kozaların uçlarının görünmesi noktasında kozanın iplerini çekip makaralara çıkrıkla sarmaya başlamışlardır. Buraya kadar olan süreç oldukça zaman ve emek konularak beden işçiliği gerektiren bir süreç olmuştur. Artık ipek makaraların kelep yapıldıktan sonra boyama işlemi devreye girer.
Boyama işi ayrı bir ustalık gerektirmektedir. Kök boya dediğimiz bitkilerden elde edilen sarı, kırmızı, hardal gibi renkler elde edilmiş ancak boncuk mavi, pembe, kahve, krem olanlar organik boyalar kullanılmıştır. Büyük bakır kazanlarda boyama işlemi yapıldıktan sonra mordanlanma yani boyanın kumaşa sabitlenmesi işlemleri ile ipliklerin tezgah aşamasına hazırlanması ile son bulmuş olur.
ANTAKYA İPEK TEZGAHları kendine ve yöreye özgü kamçılı tezgahlar olup boyayıp kurutulan iplerin büyük bir ustalıkla dokunacak ürünün özelliğine ve rengine uygun iplerin gerilmesi ile dokuma aşamasına geçilir.
Hasan Büyükaşık başta eşi ve çocukları ile adeta bir hayat biçimi haline getirdikleri bu mesleği 1990’dan sonra geliştirip büyük bir ticari işletme şeklinde sürdürmüşlerdir.
Hasan atölyenin başında, Ali ve Yılmaz üretilenlerin dükkanlarda satış ve pazarlamasına yardım ederken, evde anne, kızlar ütü ve katlama paketleme işlerini yaparak işletmeyi profesyonel bir noktaya çekebilmişlerdir.
Firma yıllar içinde kendini yenileyerek bugüne gelmiş AB standartlarını yakalayabilmiştir. Kaliteden ödün vermeden geleneksel sisteme sadık kalınmış ve OTHANTIC COTTON SERTIFICATE sertifikasını alma hakını kazanmıştır.
Benzersiz ürün yelpazesiyle piyasada özgün bir yer edinmiştir. El dokuması ipek kumaşlar (Sadakor), özel tasarım ipek şallar, organik pamuk peştemal, ipek/ koton bornozlar, özel tasarım buluz pantolon ve elbiseler başlıca ürünlerdendir. Yurtiçi fuarlarda beklenen istenen çok değerli bir firma olup yurtdışı ihracat çalışmaları da işletmenin uluslararası olmasını sağlamıştır.
Aile işletmesi olduğundan söz etmişken Hasan Büyükaşık’ın kız kardeşinin oğlu Refik Büyükaşık ve kızı Yasemin de bu sektörün öncülerinden olmuş ve geleneksel teknikleri bozmadan bu el sanatını bugün de sürdürmektedirler. İpek kumaşların en büyük özelliği doğal olması, yüzde yüz saf ipekten olması, yazın serin kışın sıcak tutması, kirlenince ılık suda hafifçe çitilendiğinde kirini hemen akıtması ve ütülenince kumaşın olağanüstü güzelliği eşsizdir.
6 Şubatta dünyada eşi ve benzer olmayan büyük Kahramanmaraş depremi en çok Antakya’yı yerle bir etmiş diğer el Sanatları atölyelerinin de bulunduğu Uzun Çarşı yerle bir olmuştur. Deprem sonrası devlet desteği 2 yıl sonra gelebilmiş ve inşa edilen El Sanatları Çarşısında Geleneksel İpek dokuma sanatçıları da yerlerini alarak bu geleneği sürdürülebilir bir noktaya çekmişlerdir.