Açıklama
Bir Şiir Sonsuz Algı
Her şiir, kimin algısına, hangi biçimde konacağı; oradan okurunun iç dünyasına ne fısıldayacağı kestirilemeyen, kanatları yangın yeri bir sezim kuşu. Bu nedenle olsa gerek “şiirde ortak ve kesin anlam aramak” bülbülü öldürmeye benzer.
Şiiri çıkış noktası ve erek bilen on dize yolcusu, Turgut Uyar’ın “Tel Cambazının Tel Üstündeki Durumunu Anlatır Şiirdir” adlı şiiri üzerine içeriksel bir çalışmaya giriştiler. Tek şiir, tek şair; aynı şiire, aynı şaire açılan on farklı yol. Belki de patika… Turgut Uyar tam olarak ne söylemek istedi, bilinmez. Okurlarının teker teker yapabilecekleri, ancak karşılarındaki şiire kendi bireysel pencerelerinden bakabilmek, bu pencerelerden gördüklerini yine kendi söz ve anlam dağarcıklarınca dile getirmekti. Onlar da bunu yaptılar. “Bir Şiir Sonsuz Algı” diyerek.
Aslıhan Tüylüoğlu, Aygün Eroğlu, Canan Gürtunca Sanlı, Fatma Şahin Gündoğan, Hatice Eğilmez Kaya, Ilgın Püren, Kamil Akdoğan, Melih Elhan, Nurdan Aladağ ve Semiha Taş Özenç şiire titizlikle eğilerek Turgut Uyar’ı layıkıyla anlamaya çalıştılar. Veysel Çolak’ın salık vermesi doğrultusunda.
Bir tel cambazı, kendisini seyre gelen insanlara konumu açısından bir parça yukarıdan fakat aynı zamanda içi ürpererek bakar. Endişe, alınganlık, ölümle burun buruna olmaktan kaynaklı huzursuzluk gibi duygular etkin olmalı kalbinde. Aklının kıvrımlarında ise neden ve nasıllara ilişkin sorgulamalar. Yazdığı şiirler başkalarınca hem sevilen hem imrenilen hem de didik didik edilen bir şairce.
Milyonlarca birbirini tanımayan, anlayıp dinlemeyen, bir diğerine neredeyse hiç benzemeyen insan kentlerde koyun koyuna yaşıyor. Herkes kendi içbükey dünyasında ulaşılmaz bir üst dil oluşturmuş. Şairler nasıl yalnız ve karamsar olmasınlar gündelik telaşlarıyla savrulan kalabalıkların arasında? Hele ki yeninin peşine düşmüş olanlar. Telin üstündeki cambazın duyarlığıyla… Onları okumak, emek emek kurdukları evrene dahil olmak -yaşıyor ya da ölmüş olsunlar- onulmaz yaralarına tuz basmak mıdır acaba? Can yakıcı fakat sağaltıcı…
Veysel Çolak – Hatice Eğilmez Kaya