Saçlarımı Okşayan Esinti
Bir gün birdenbire müthiş bir ışıltıyla karşınıza çıkan ve o ışığın hızıyla yaşamınıza giren bir arkadaşınızın dünyasında neler neler olduğunu ancak onunla yeniden buluştuğunuzda, onun yazdıklarını okuduğunuzda anlarsınız. Ve okuyup anladıklarınızdan büyük mutluluk duyarsınız. Semiha Baysal, sesiyle ve sözüyle yaşamıma böylece giriverdi, eski bir dostluğun güveniyle, edebiyatın birleştici gücüyle… Havanın kışa mı döneyim bahara mı geçeyim kararsızlığında olduğu puslu bir günde elimden bırakamadığım bu küçücük kitapta onun yer yer hüzünlü yer yer umutlu öykülerini okumaktan çok mutluyum.
Bu öykülerde birçok şey birbirine bağlanıyor: Ankara’da ya da bir deniz kıyısında, bir kahvede ya da bir okul koridorunda yakaladığınız insan sıcağını tatmanın içtenliğiyle mücadeleci bir ton iç içe geçiyor. Kitapta akışkan bir yumuşaklıkla sizi saran satırları sakince okurken birdenbire kısacık birkaç öyküyle silkelenebilirsiniz. Öykü karakterlerinden birinin usul usul ağlayıp usul usul heyecanlanmasına şaşarken diğeriyle siz de içinizden “bir yol dökümü” geçirirsiniz. Bir ergenin başından boca edilen buz gibi bir bardak suya kızar, telefondaki davudî sese minnet duyarsınız. Bir martıyla konuşur didişir, kızının gözündeki en hüzünlü noktayı bilen bir anneyi ta derinden anlarsınız. Yüreğinizdeki on yaşınıza bir selam çakarsınız, yeni sulanmış ortancalarla konuşur, bir yandan da ciğercinin kedisine hava atarsınız.
Bir tren camından yaşamı seyrederken koca bir ömrü bir çırpıda anımsayamazsınız ama bu küçücük kitaptaki kısalı uzunlu öyküleri okuyarak çevrenizden geçen yaşamın farkına varabilir ve önce okumanın sonra kendi dünyanıza dalmanın mutluluğunu tadabilirsiniz. Çünkü… Çünkü… Yazarın cümlesiyle söyleyeyim: Hikâyesi olan insanlar hemen farkediliyor.
Şimdi o güzel öyküleri yeniden okumanın zamanı…
Gonca Gökalp Alpaslan