TEL CAMBAZININ TEL ÜSTÜNDEKİ SESLENİŞİ
Canan Gürtunca Sanlı
Bir şairin şiir anlayışı ve şiiri hakkında değerlendirme yapılacaksa kuşkusuz şairin kendisiyle ilgili kaynaklara başvurmanın gerektiği kaçınılmazdır. Turgut Uyar, şair kimliğinin yanı sıra son derece üretken eleştirmen kimliği ile edebiyatın dolaşım alanında yer almaktadır. 1950’den başlayarak 1980’li yıllara kadar çeşitli dergi ve gazetelerde yazılar kaleme alan Turgut Uyar’ın eleştirmen kimliği bireysel, toplumsal konulu, temalı şiirlerine yansımış. İrdeleyeceğim “Tel Cambaz’ının Tel Üstündeki Durumunu Anlatır Şiirdir” başlıklı şiir; şairin sosyo-ekonomik, sosyo-kültürel, toplumsal, bireysel açmazlara eleştirel bakışının yansımasıdır.
Şimdi Tel cambazının tel üstündeki durumunu izleyerek, seslenişine söz olmaya çalışacağım.
“Tel Cambazının Tel Üstündeki Durumunu Anlatır Şiirdir” başlığı okuru şaşırtan bir başlık. Şiir başlıkları şiirin anahtarı konumundadır. O nedenle anahtarı çevirmeden önce şiirin başlığını irdelemek gerekiyor Bir öykü başlığını andıran bu tümcede tel cambazı tel üstünde dengesini sağlayan bir özne konumunda olduğu anlaşılıyor. Şiirin içeriğine girince tel cambazı öznenin tel üstünden aşağıya baktığını, dengesini ip üzerinde sağlaması gerekirken yeryüzünde olan biten toplumsal, bireysel olguları, olayları gözleyerek onlarla yüzleştiğini, sorgulamalarını sürdürerek dengesini sağlamaya çalıştığı algılanıyor.
Turgut Uyar
(04 Ağustos 1927-22 Ağustos 1985)
TEL CAMBAZININ TEL ÜSTÜNDEKİ DURUMUNU ANLATIR ŞİİRDİR
Sizin alınız al inandım
Morunuz mor inandım
Tanrınız büyük âmenna
Şiiriniz adamakıllı şiir
Dumanı da caba
Ama sizin adınız ne
Benim dengemi bozmayınız
Bütün ağaçlarla uyuşmuşum
Kalabalık ha olmuş ha olmamış
Sokaklarda yitirmiş cebimde bulmuşum
Ama ağaçlar şöyleymiş
Ama sokaklar böyleymiş
Ama sizin adınız ne
Benim dengemi bozmayınız
Aşkım da değişebilir gerçeklerim de
Pırıl pırıl dalgalı bir denize karşı
Yan gelmişim diz boyu sulara
Hepinize iyi niyetle gülümsüyorum
Hiçbirinizle dövüşemem
Siz ne derseniz deyiniz
Benim bir gizli bildiğim var
Sizin alınız al inandım
Sizin morunuz mor inandım
Ben tam dünyaya göre
Ben tam kendime göre
Ama sizin adınız ne
Benim dengemi bozmayınız
*Turgut Uyar, Büyük Saat (Toplu Şiirler), Can yayınları, İstanbul, 1984, s.68
Tel cambazı özne toplumsal bireysel sosyo-kültürel, sosyo-ekonomik olgulara tel üstünden bakarak kendisiyle çatışan sosyolojik olgulara karşı umursamaz tavrını sergiliyor, öfkeli üslubuna ironi katarak toplumla yüzleşmeyi yüz yüze değil, özellikle tel üstünden seslenerek yapıyor.
Sizin alınız al inandım
Morunuz mor inandım
Tanrınız büyük âmenna
Şiiriniz adamakıllı şiir
Dumanı da caba
Ama sizin adınız ne
Benim dengemi bozmayınız
“Sizi alınız al inandım/ Morunuz mor inandım” “Alı al moru mor” deyiminin anlamı “koşturup durmaktan, heyecan ve telaştan yüzü al al olmuş bir durumda olan kişi” şair özne bu deyimi kendi diline uyarlayarak konuşma üslubuyla “siz” çoğul olarak adlandırdığı bireysel öznelere seslenişinde adını koyamadığı fikirlere, düşüncelere “neyse ne” demek istiyor bir bakıma ve renkleri sembolize ederek adlandırıyor. İnandım sözcüğünü umursamaz bir tavırla söylüyor. “Tanrınız büyük amenna” biriminde; dinsel olgulara, inanışlara ‘amenna’ diyerek kestirip atıyor, ironik söylemle. Tanrı kavramına mesafeli durarak herkesin inanış şekline takılmıyor, dini inanış ve tanrı kavramının tabulaşmış olduğu gerçeğini de göz ardı etmiyor olabilir. Çeşitli dini inanışların kendi bünyesinde kendi dinlerini savundukları gerçeğinin bilinciyle alaysamalı tavrını sürdürüyor. Şu da var ki bu yorumun dışında din tanrı konusunda yalan yanlış bilgilerle atıp tutan kendi bildikleri doğrultusunda kendilerini üstün gören özne bireylere de alaysamalı tavrını sürdüren bir söylem olabilir. Yoruma açık bir birim.
Kültürel olgulara da değinerek sözü şiire getiriyor, ironik bir söylemle… “Şiiriniz adamakıllı şiir/Dumanı da caba” diyerek eleştirel, alaysamalı üslubunu sürdürür. Bu söylem farklı algılamalara yol açabilir. Basit bir söylem gibi dursa da içeriğini irdelemek gerektiğini düşünüyorum. Turgut Uyar’ın İkinci Yeni şiir akımının şairlerinden olduğu göz önüne alındığında, şiirin gelenekten bu yana tarihinde dönemsel geçişlerinde yaşanan çalkantılı yıllara gönderme yaptığı algılanabilir kanımca. Garip Şiiri, Toplumcu Şiiri, Gelenekçiler, İkinci Yeni’nin oluşumu ve sonrası gelişmeler dönemsel olarak açıklanır. 1950 yıllarına gelindiğinde Türk şiiri kaosa girmiş. Orhan Veli’nin ölümünden sonra Garip şiirinde çözülmeler başlamış. Karşıt poetikaların saldırısına uğramış. Eleştirmen, şair Veysel Çolak’ın “Sosyoloji Politika Şiir” adlı kitabında “1950 ile 1955 Arasında Türk Şiiri”(s.19) adlı bölümde şiirin tarihsel süreci ayrıntılarıyla anlatılıyor. Bu bölümde kısa bir alıntı şöyle geçiyor: 1”Beş Hececiler, Mavi Hareketi, Hisarcılar (1950-1957), Toplumcu 1940 Kuşağı, İkinci Yeni şiirinin İlk temsilcilerinden Ece Ayhan, Cemal Süreya, Turgut Uyar, Edip Cansever şiddetle karşı çıkacaktır Garip şiirine. Bu farklı ideolojilerin ve estetik anlayışların önerildiği anlamına gelecekti doğal olarak. (…) Ahmet Oktay, Mavi Hareketi çevresinde gelişen anlayışa katılarak; “Orhan Veli, eksik bir öncü ve eksik bir şairdi” diyerek olumsuzlayacaktır Garip şiirini. Öte yandan Behçet Necatigil; “Orhan Veli kuşağı, şiiri gündelik hayatın gürültüsünde ayağa düşürdü.” diyecektir. Toplumcu 1940 Kuşağı şairlerinden Enver Gökçe de; “Garip Akımı, şiiri toplumsal çığırdan saptıran bir akımdı. Bu yüzden bu akıma hiç ilgi duymadım. Üstelik benim şiirim bir yerde bu akıma bir tepki olarak ortaya çıkmıştır.” diyerek özde, biçimde iyice ayrıştıklarını belirtecektir. “Bu dönemde Gelenekçilerin, Beş Hececilerin, Turancıların, Hisarcıların, Garip şiirine karşı çıkışları da tamamen ideolojikti. Kısaca kültürel üst yapıda çatışma sürüp gitmektedir.”
2“ Kalıplaşmanın, durağanlaşmanın her türlüsüne karşı çıkan Turgut Uyar, Orhan Veli’nin bu silkinmeyi yaptığını fakat ardından gelenlerin bunun açılımlarını yapamayarak aynı tekdüzeliğe düştüklerini ifade eder. “Şiirimiz aşağı yukarı değişmez bir kalıba girdi. Şiirlerin geometrik yapıları bile hemen hemen bir örnek oldu. O 1940 yılları kuşağının yıkmak için kan ter dökerek uğraştıkları kalıpçılığa, donukluğa, hazırlopçuluğa, bir örnekliğe yeniden kapıldık. Hem bu sefer yenilik adına, ölçüsüz uyaksız yazmak, bir de mızmız adamı söylemek, yeni olmak için yeter sanıldı. Yılların verdiği alışkanlıkla şiir yazmak kolaylaştı. Dergileri açın, şiirlerde hiçbir kusur, hiçbir taşkınlık bulamazsınız. Ölçülü, biçili, ustaca şiirlerdir. Bu biçim ozanlarımızı o mızmız “küçük adama”, o küçük adam da ozanlarımızı uyuntu, kaçınılmaz biçime zorluyor. Çoğunda biçim öz kaygısı bile yok.” diyen şair- eleştirmen Turgut Uyar’a göre kusursuzluk önemli bir kusurdur.” Edindiğim bu bilgiler doğrultusunda Tel cambazı şair özne; “Şiiriniz adamakıllı şiir/ Dumanı da caba” dediği şiiri; tartışmalı, çalkantılı dönemde malum kişilere göndermiş olabileceği, eleştirel bakışının, düşüncelerinin de şiire yansıttığı düşünülebilir.
Tel üstündeki tel cambazı öznenin tel üstünden baktığı her şey can sıkıcıdır. Gördüğü, duyduğu her şeye tepkilidir. Her yerde, her konuda söz sahibi olmaya çalışan, düşünmeyen, sorgulamayan özne bireyleri dinleyip, olan biteni kabullenir görünse bile “ama” sözcüğünü kasıtlı kullanarak öfkeli, eleştirel bir tavırla “ Ama sizin adınız ne/ benim dengemi bozmayınız” diyerek adını sorduğu bireyleri kabullenmez. Öfkeli, canı sıkılan bir ruh haliyle seslenir bireysel öznelere, hesap sorar bir bakıma.
Bütün ağaçlarla uyuşmuşum
Kalabalık ha olmuş ha olmamış
Sokaklarda yitirmiş cebimde bulmuşum
Ama ağaçlar şöyleymiş
Ama sokaklar böyleymiş
Ama sizin adınız ne
Benim dengemi bozmayınız
İkinci birimde, tel cambazı özne kendini anlatmaya çalışır. Turgut Uyar, 1956 yılında şiir hakkındaki düşüncelerinde şöyle demiş: “Şiir bir sanat olayı değildir. Bir yaşama çabasıdır önce. Yaşadığımıza tanıklık eder. Her gün yeni bir dünya içinde, her gün yeniden duygulanan insan, her gün bunları yeni biçimlerle söylemelidir.” Uyar, yaşanılanlara tanıklık ederken gözlemlediği olay ve olgulardan etkilenerek belleğinde biriken ne varsa kaleminde çoğaltmış. Tel cambazı metaforu ile yapılandırdığı toplumsal, sosyo-kültürel şiirleri: “Tel Cambazının Tel Üstündeki Durumunu Anlatır Şiirdir”, “Tel Cambazının Kendi Kendine Söylediği Şiirdir”, “Tel Cambazının Rüzgârsız Aşklara” adlı ürünleri bir bakıma tel cambazının hikâyesini anlatan şiirler olarak da adlanır.
3“İlk dönem şiirlerinde, kendinden önceki şiir tarzları içinde, bazen ulusçu/ hececi poetikanın, bazen de Garip Şiir’inin izini süren Turgut Uyar, sonunda diğer İkinci Yeni şairleri gibi, ilk şiirlerinden farklı şiirler yazarak kendi şiir dünyasını oluşturmuştur. Dünyanın En Güzel Arabistan’ı (1959) isimli eseriyle İkinci Yeni’ye eklemlenen Uyar’ın poetik çizgisini değiştirmesinde; Demokrat Parti dönemindeki para patlaması, kapitalist anlayış ve kentleşme, kendisinin de büyük kentte- Ankara’da yaşamaya başlaması gibi faktörler etkili olmuştur denilebilir. Bu faktörlerin yanı sıra Garip şiirinin içinde yaşanılan toplumsal koşulları( her yönden kuşatılmış, bunalmış kentli bireylerin yalnızlığı, büyük kentin karmaşası gibi) yansıtmada yetersiz kalışı da Uyar’ı yeni bir şiir dili ve anlayışına yöneltmiştir.”
Kentsel göçlerle nüfusun çoğalması, binaların artması kentlerin doğaya hükmetmesine yol açtığı, ağaçların yalnızlaştığı biliniyor. Kentlerin, sokakların değişimi, kalabalıklaşması tel cambazını da yalnızlaştırır. Ağaçların yalnızlığı, kendi yalnızlığıyla özdeşleşir, kendini ağaçlarla uyumlar. “Bütün ağaçlarla uyuşmuşum/ Kalabalık ha olmuş ha olmamış” birimleriyle kalabalıklara umursamaz tavrını sürdürür. Kentler, yaşayışlar bireyler için çok önemlidir. Kentlerin bireyler üzerindeki sosyolojik, psikolojik etkileri Uyar’ın şiirinde vurgulanıyor. Yitirilen maddi manevi değerler üzerine yaptığı saptamasında; yitirdiği her ne ise yine kendinde bulduğunu, kaybettiklerine aldırmadığı tavrını sürdürerek “Sokaklarda yitirmiş cebimde bulmuşum/Ama ağaçlar söylemiş/ Ama sokaklar böyleymiş” birimlerinde ”ama” sözcüğü umursamaz tavırla biçimleniyor. Esas mesele toplumda yaşanan tüm olumsuz sosyolojik olay ve olgulara sebep olan toplumsal, bireysel açmazlardır. Tel cambazı öznenin eleştirdiği, sorguladığı bu açmazlara sebep olan özneler, toplumsal bireylerdir. Öfkesi tiksintiye dönüşerek dengesini bozmaya neden olacak bireylere şiir sanatına özgü istifham- soru sorma sanatıyla dizenin anlamını varsıllaştırır. Onlara bir ad bile yakıştıramaz. “Ama sizin adınız ne/ Benim dengemi bozmayınız” biriminde “ama” sözcüğüyle onlara söz hakkı tanımaz.
Şiirde biçimlenen “ama” sözcüğü kimi umursamaz tavırla, kim de öfkeyle kullanılan bir sözcük konumunda. Şiirin anlam ekseninin oluşmasında önemli görevini sürdürüyor.
Aşkım da değişebilir gerçeklerim de
Pırıl pırıl dalgalı bir denize karşı
Yan gelmişim diz boyu sulara
Hepinize iyi niyetle gülümsüyorum
Hiçbirinizle dövüşemem
Siz ne derseniz deyiniz
Benim bir gizli bildiğim var
Sizin alınız al inandım
Sizin morunuz mor inandım
Ben tam dünyaya göre
Ben tam kendime göre
Ama sizin adınız ne
Benim dengemi bozmayınız
Tel üstündeki tel cambazının söylediklerini daha iyi anlayabilmek için Turgut Uyar’ın toplumculuk anlayışına değinmek gerektiğini düşünürek saptadığım bazı alıntıları eklemek isterim:
4”Hiçbir zaman toplumcu olmak kaygısı çekmediğini dile getiren Uyar, şiirde bütüne varmak isteğinin, düşüncesinin gereksinmesinin yalnız toplumcu şairlere has bir erdemmiş gibi gösterilmesini doğru bulmaz. Böylelerinin anladığı çeşit bir toplumculuktan uzak durmuştur. Böyle bir inanışı da yoktur. Bu tavrının sebebi, toplumculuğu küçümsemesi, yadsıması değil; toplumculuğun, kendisine göre kendisinin anladığı şiire göre olmamasıdır: “Hiçbir ortak anlayışa katılmadım şimdiye dek. Bundan sonra da niyetim yok. Eğer bazılarıyla, şiirlerimde bazı ortak yönler bulunuyorsa, bu sözleşilmiş olduğundan değildir. Belki karşılıklı etkilenmelerdendir. Belki rastlantısaldır.” der. Bunlarla birlikte şiirin toplumsal değişmelerden etkilenmediği, uzak olduğu düşüncesini de taşımaz. Aksine, şiire büyük hareketlerin, açık yahut içten içe oluşan toplumsal kaynaşmalardan, değişmelerden geldiğini; büyük savaş ertelerinin, büyük ekonomik gelişmelerin doğurduğu toplumsal dengesizliğin, duygularda yarattığı kargaşalığın, yoğunlaşmaların, değerlerin yetmez ya da gülünç duruma gelmesinin, ilkin şiire yansıdığı görüşündedir.
Ahmet Oktay da Turgut Uyar şiirini incelediği bir yazısında; şiirin sosyoekonomik değil, dilsel bir olgu olduğu yargısında bulunmakla birlikte dönemin (1950’li yıllardan başlayarak) diğer şairlerinde de olduğu gibi Uyar’ın şiirinin de, Türkiye’nin bahsi geçen dönemi boyunca yaşadığı ekonomik/politik/ideolojik dönüşümü bağlamında biçimlendiğini, gelişip değiştirdiğini belirtmekten geri durmaz. Çünkü özgün ve özgür bir dil kurabilmeyi başarabilen her şair dil dolayısıyla içinde bulunduğu toplumun bir üyesidir. Bu yüzden anlam da, son kertede ve her zaman ‘toplumsal olanla koşullu’ olmaktadır. Ahmet Oktay’a göre; “Turgut Uyar’ın hayatın meselesi ile şiirin meselesini özdeşleştirmesinin nedeni de bu bağlamda düşünülmelidir.” der. (…) Toplumun, insanın, insanın yerinin ilişkilerinin ve sorunlarının değişmesiyle bir takım kavramlarla yeni yeni karşılaşmamız kaçınılmazdır. Şiirin de en azından artık bir avunma, oyalanma değil, bir saptama, belki bir önerme olduğu anlaşılmalıdır.”
Yaşam değişime açık bir nesne. İnsanoğlu var oldukça değişim kaçınılmaz diyalektik doğal bir olgu. İnsanın fikirleri de değişebilir birçok gerçeği de. Turgut Uyar, bir söyleşisinde; 5 ”Gerçekte benim kişisel yapım, dünyayı algılayışımdaki değişme olmalıdır. Hiç kimse başladığı yerde duramaz, kalamaz ki.” (…)“İlk kitabım yayımlandığında yirmi yaşındaydım. Arabistan’ı (Dünyanın En Güzel Arabistan’ı) yayımladığımda ise otuz iki. Okuduklarım değişmişti. Mekânım değişmişti. Türkiye’de yeni bir toplumsal- siyasal yapı oluşuyordu. Ben de bu yapı içindeydim. Değişmeler etkiliyordu ister istemez.” der.
Şiirde, tel cambazı özne kendinden söz etmeye devam ederek değişime vurgu yapıyor. “Aşkım da değişebilir gerçeklerim de” yaşama meydan okur bir üslupla umursamaz tavrını sürdürüyor. “Pırıl pırıl dalgalı bir denize karşı / Yan gelmişim diz boyu sulara” , hem pırıl pırıl hem de dalgalı bir denizin yaşamını çağrıştırdığını düşünüyorum. Denizin dalgalı oluşu yaşamdaki çalkantıları imliyor. Ama denizin pırıl pırıl oluşu şair öznenin umudunu çağrıştırıyor. Kendinden emin tavrını toplumdaki özne bireylere yöneltiyor. “Hepinize iyi niyetle gülümsüyorum/ Hiç birinizle dövüşemem” alaysamalı, sıkıntı duyarak baktığı toplumsal öznelerle dövüşmeye bile değmeyeceğini düşünerek ruh sağlığını korumak adına iyi niyetle bakmaya çalışıyor. Sakin tavırla tel üstünden baktığı toplumsal özne bireylere, daha sonra vereceği yanıtlarla onları susturacağını biliyor, kimsenin tahmin edemediği gizli bir bildiğinden söz ederek biraz da gözdağı veriyor sanki. “Benim bir gizli bildiğim var” İyi niyetle gülümsüyor ama ince, gizli bir paradoksla okuru şaşırtıyor. Öfkeli üslubunu şiire yediriyor, toplumsal özne bireylere seslenişi gürlemeye başlıyor hemen. Şiirin başında söz ettiği o ‘al’ ve ‘mor’ nesneleri getirip ortaya koyuyor. Ve kendini, öfke duyduğu özne bireylere tanıtmaya başlıyor. Yeterince gözlemlediği açmazlara son vermek isteyerek evrensel oluşunu, toplumla bağdaşmadığını toplumla kendini aynı görmeyerek sadece kendi olduğunu, kendinle barışıklığını anlatmaya, sert ses tonuyla duyurmaya çalışıyor “Ben tam dünyaya göre/ Ben tam kendime göre” dizelerinde kendini kısa ve öz tanıttıktan sonra toplumsal bireylere tiksintiyle, hoş olmayan gözlerle, öfke dolu söylemle birim sonlarında tekrarladığı tümceleri daha sert ifadeyle iletiyor, dengesini bozmamalarını salık veriyor sesini yükselterek; “Ama sizin adınız ne/ Benim dengemi bozmayınız” dengesinin bozulmaması, tel üzerinden yere düşmemesi tel cambazı özne için çok önemli bir olgu. O, toplumdan kendini soyutluyor, toplumda kabullenemediği, eleştirdiği olumsuz yaşanan olay ve olgulara sebep olan bireylere benzemek istemiyor, toplumla aynı tuzağa düşmemek için dengesini sağlamaya çalışıyor. “Sizin adınız ne” biriminde tel cambazı öznenin seslendiği öznelerin adlarını bildiği halde bilmemezlikten gelen bir tavır içerdiği hissediliyor. Şiir sanatı açısından incelendiğinde (Tecahül-i arif) bilip bilmemezlikten gelme sanatı ve soru sorma sanatı ‘istifham’ ile biçimleniyor. Biçim öze, öz biçime dünüşüyor.
Yalın dille, yer yer ironik üslupla biçimlenmiş, temiz Türkçeyle yazılmış olan Turgut Uyar’ın bu şiiri anlamsal bütünlükte incelenmesi gerekiyor. İmgesel ağırlığı yok ancak nesnesel çözümle içeriğine ulaşılabilir biçimle yapılanmış. Kolay anlaşılır gibi görünen ve o kolaylıkla herkesin kendiyle özdeşleşebileceği bir şiir gibi algılansa da şiirin içine girildiğinde; düşünmeye, sorgulamaya, yüzleşmeye yönlendiren derin anlamsal bir içerikle buluşuyor okur.
Yapısal bütünlükte oluşturulan birimler şiirin müziğiyle anlamsal örgüde biçimleniyor. Birinci ve sonuncu birimlerin dize sonlarında ‘inandım’, ‘ben tam dünyaya göre’, ‘ben tam kendime göre’ (‘dünyaya’, ‘kendime’ sözcükleri hariç) yineleme yapılmış. İkinci birimde ‘uyuşmuşum, bulmuşum, olmuş, olmamış, şöyleymiş, böyleymiş’ sözcükleri aliterasyon, asanonsla şiire ahenk ve uyum zenginliği sağlamış. Her birimin sonunda tekrarlanan “Ama sizin adınız ne/ Benim dengemi bozmayınız” dizeleri şiirin anlam yapısında güçlü dengeyi oluşturmuş.
“Tel Cambazının Tel Üstündeki Durumunu Anlatır Şiirdir” adlı şiir Turgut Uyar’ın kendine has biçemiyle, konuşma dilini şiir diline yedirerek yazdığı, toplumsal, bireysel sosyolojik olay ve olgulara eleştirel, tepkisel ironik özle biçimlendirdiği özgün bir şiirdir.
25.07.2022
Kaynaklar:
Turgut Uyar, *Turgut Uyar, Büyük Saat (Toplu Şiirler), Can yayınları, İstanbul, 1984, s.68
Veysel Çolak. Sosyoloji Politika Şiir, 1“2.1950 ile 1955 Arasında Türk Şiiri”, (s.19,20)
Akademik Dil ve Edebiyat Dergisi, Cilt/ Volume: 2, sayı/ Issue: 2, Yaz/ Summer 2018
1.4.2“Kalıpların Dışına Çıkma: Küçük Adam’ın Büyük Dünyasına Yönelme”
Akademik Dil ve Edebiyat Dergisi, Cilt/ Volume: 2, sayı/ Issue: 2, Yaz/ Summer 2018
3Akademik Dil ve Edebiyat Dergisi, İsmail Kekeç- Düzyazılarından hareketle Turgut Uyar’ın Şiir Anlayışı ve Bir Eleştirmen Olarak Turgut Uyar, (Giriş)
Akademik Dil ve Edebiyat Dergisi, Cilt/ Volume: 2, sayı/ Issue: 2, Yaz/ Summer 2018
41.6.”Turgut Uyar’ın Toplumculuk Anlayışı”
5Usta Şairlerin Poetikaları Üzerine Söyleşiler, (Hazırlayanlar-Veysel Çolak, Hatice Eğilmez Kaya, Aslıhan Tüylüoğlu), Akdoğan Yayınevi- 2021, Fatma Aras- Ustalıktan Korkan Şair: Turgut Uyar İle Söyleşi, s.42