Biriktirdiklerim’den Seçmeler, 10, Mavi
Cansaran Kızıltaş
Havalar artık ısınıyordu. Soğuklar ortalıktan el ayak çekmeye başlamıştı. Her sabah okula giderken yol kenarında gördüğüm tek tük ağaçlar beyaz çiçeklerle bezeniyordu. Beyaz çiçekler üzerine ara sıra konan serçeler, neşeli cıvıltılarıyla büsbütün baharı müjdeliyordu. Okulun Fulya bayırına bakan (eski taşıtlar dairesinin olduğu) şimdiyse bir alışveriş merkezi oradan aşağı arka bahçesinde her bahar bakımsız toprakta menekşeler kaygısızca serpilip gelişiyor gelincikler boy veriyordu. Bir de aralarında değişik bir çiçek daha vardı ki adı mineydi. Okul bahçesiyle aramda çok da uzak olmayan bir mesafede olan bu bozulmuş bayır toprakta kendiliğinden yetişen çiçeklere dağınık bir sevinçle bakıyordum. Hayatı sorguladığım kitaplara sarıldığım nefeslenmek istediğim vakitleri bu bayır bahçede düşlüyordum.
Koyu gölgelerle uzayan günler, içimden çıkamadığım kuytularda bekleyip kaldığımda ders aralarında yorgunluğumu dinlendirdiğim ve kendi içimden dışarıya baktığım aydınlığa, ışığa kavuştuğum küçücük bir toprak parçasıydı. Mavi minenin ortasında siyah bir noktanın bana baktığını görür gibi olur sonra mavinin sonsuzluğuna, derinliğine dalar giderdim. Bazen mavi minenin durgun, yalnız bir başına tutunduğu yamacın solgun yüzüne bakıp yine çaresiz kendi sessizliğine gömüldüğünü hissederdim. Mavi mine yalnızdı. Nasıl? Nereden hangi rüzgâr ve hangi mevsimle oraya gelmişti? Uzun zamandır ordaymışçasına sanki hep varmışçasına oraya aitti. Mavi mineyle aramızda kimsenin göremediği bir bağ kurulmuştu. Hemen her gün okulun arka bahçesine gelir düşüncenin yüklerini oracıkta yüreğimden indirirdim. Minenin ortasından başlayarak yapraklarına doğru koyulaşan renginde gökyüzü yükselirdi. Sonra denizle birleşirdi ve mavi olurdu her şey. Kır çiçekleri hep kırılgan mavidir belleğimde. Artık uzaklarda kalan mavi minenin kırılgan umudunu unutalı çok oldu.