Hırisi, Anadolu’nun birçok yerinde, herise, herüse, hirise, hirisi gibi değişik söyleyiş biçimleriyle adlandırılmaktadır. Tırakya ve İçanadolu’da pişirilen benzer yemeğe “keşkek” adı verilir. Hatay yöresinde keşkek sözcüğü kullanılmaz. Türkçe sözlükte, “İyice dövülmüş et ve buğdayla yapılan bir yemek” olarak tanımlansa da dövülerek kabuğu çıkarılmış buğdaya da keşkek denmektedir. Hatay yöresinde, dövülerek kabuğu çıkarılmış buğdaya dövme adı verilir. Buğdayın, tarladan geldiği gibi, yıkanmadan, ıslatıldıktan sonra dövülerek kabuğu çıkarılır. Buna dövme denir. Kurutularak kullanılmak üzere saklanır. Marketlerde “aşurelik buğday” adıyla raflarda yerini alır.
Hırisi, besleyici, tok tutucu, karbonhidrat ve protein karışımı, enerji kaynağı, lezzetli bir yemektir. Hırisinin Hititler’e kadar uzandığı söylenir. Antakya Alevileri’nin vazgeçilmez hayır yemeğidir. Bayramların olmazsa olmazıdır.
Antakya Alevileri’nde Kurban Bayramı dışında bazı özel günler –dini törenler, aile bayramları- kutsal sayılır. Bu özel günler bayram olarak kutlanır. Bayramların en büyüğü “İydil Ğadir”, diğer adıyla “Ğadir Hum Bayramı”dır.
Ğadir Hum Bayramı, Kurban Bayramı’nın ilk gününden itibaren sekizinci gündür. O gün hiçbir iş yapılmaz. Cehennemin bile bir günlüğüne durduğuna inanılır.
Bayramdan bir gün önce, hiçbir kusuru (hasta, kör, topal, boynuzu kırık vb.) olmayan kurban kesilir. Yaygın olarak dana kurban edilir. Koyun kurban edenler de vardır.
Kurban eti oldukça büyük kazanlarda haşlanır. Ta ki et kemikten ayrılana kadar. Kemikler ayıklandıktan sonra etin üzerine bire bir ölçüde dövme eklenir ve ara ara tahta çömçelerle karıştırılır. Pişmeye yakın koyu bir kıvam aldığında karıştırmak güçleşir. Devreye güçlü kuvvetli kimselerin girmesi gerekir.
Hırisiyi kıvamında pişirebilmek için salt karıştırmak yetmez. Yanan ateşin duruma göre ayarlanması ya da gerekir. Gerektiğinde kazanın altındaki ateş çekilir, gerektiğinde harlandırılır. Bunu herkes beceremez, ustaları vardır.
Kıvamına gelen hırisinin üzerine başka bir kazanda eritilen kuyruk yağı dökülür. İyice karıştırıldıktan sonra dağıtılmak üzere satıl denilen kaplara doldurulur. Gelen konuklara ikram edilir. Giderken konuklara birer satıl dolusu hırisi verilir. Geri kalan hırisi, üzerinde bir ekmekle kapıya gelen / gelemeyen yoksullara dağıtılır. Bu, dinsel içerikli güzel bir sosyal dayanışmadır. Kolay kolay tenceresine et girmeyen yoksullar göz önüne getirilecek olursa bu dayanışmanın güzelliği bir kat daha artar.
Özellikle gençler ve çocuklar hırisiyi severek ve isteyerek, iştahla yerler. İnternet ortamında alıntıladığım, şairi bellisiz dizelerin tam yeridir:
“Hırisi kokularıyla uyanırken küçüklüğüm
Farklı hayallere dalardı
Satıl sesleriyle gençliğim”
Burada hırisi ile, günlük yaşamda öğün olarak, ya da düğün, mevlit gibi toplu yemeklerde yapılan “aşur”u da açıklamak gerekiyor. Aşur ile hırisi, malzeme ve pişiriliş bakımından tıpatıp birbirinin benzeridir. Ne var ki hırisiye hiçbir baharat konmadığı halde, aşur yemeğine kurutulmuş acı boynuz biber, kimyon ve karabiber konur. “Aşur”a konulan boynuz biber yemek karıştırılırken eriyip kaybolur. Aşur yemeğinde kırmızı parça et, ya da tavuk eti kullanılır.
Aşur ile aşurenin aynı şey olduğunu sananlar vardır.
“Aşure” nin nasıl bir şey olduğunu anlatmaya gerek yok sanırım.