YUVASIZ KUŞLAR
Sevimli mi sevimli bir kumrucuk varmış. Boz kahverengi kanatlarıyla her sabah yeniden sevinçle gözlerini açarmış. Yuvası “gün doğumunda” ona kalbi yumuşak bir kadının verdiği lokmalarla beslendiği cam önüymüş. Çünkü artık betonlaşan şehrin içinde ağaçlar giderek kayboluyormuş. Böylece ağaçlar azaldığı için “kuşlar yuvasız” kalmışlar. Kalbi yumuşak kadın günün ilk ışıklarında kalbini duaya açarmış. Bütün canlılar için “Yaratıcıdan” iyilik merhamet dilermiş. Sonra da ocağa çayı koyup okula giden çocuklarına, evin babasına kahvaltı hazırlarmış.
Bütün bunları yaptıktan sonra da hemen balkona koşarmış. Kumru için hazırladığı tabağa lokmaları ıslatıp cam kenarına bırakırmış. Tabii zamanla lokmaları gören diğer kuşlarda gelmeye başlamışlar.
Kumru birken iki olmuş, güvercinler üç beş derken cam kenarında on tane kuş olmuşlar.
Yumuşak kalpli iyi kadın her gün kuşları sayarmış kaç tane oldular diye. Onlar çoğaldıkça lokmaları ona göre fazlalaştırırmış. İyi kalpli kadın teşekkür edermiş yaratıcıya ona böylesi bir görev verdiği için. Kuşları da hep artan eksilmeyen bir merhametle severmiş. Dermiş ki içinden:
“Hey Rabbim kuşlar hiç eksilmesin penceremden!”
Günler birbirini kovalamış. Bir gün evin çocukları uzun süredir gitmedikleri Büyülü Bahçe’deki evlerine o yaz gitmek istemişler. Bunun üzerine iyi kalpli kadın çocukları istediği için eve gitmiş. Bahçe içinde evin panjurlarından dağdaki ıhlamur ağaçlarına bakan evi temizlemeye başlamış… Bütün gün çalışıp didinmiş. Ev kapalı kaldığı için çok tozlanmış. Bahçe baharla birlikte canlanmış. Çam ağaçları, manolya ağacı, sarmaşık gülleri, ıhlamur ağacı, hatmi güller, bahçe kapısını saran sarmaşık gülleri. Evin balkonuna tırmanan mor salkımlar, Acem borazanları bir mevsimi daha coşkuyla karşılamaya koyulmuşlar. İyi kalpli kadın geçmiş yazları düşünmüş hep. Ne kadar sıkıntılarla yaptıkları bu evi emeklerini anımsamış. Ama çalışmaktan hiç vakit bulamayıp uzun süreli gelip kalamamışlar. Evin bahçesini; bu güzellikleri doyasıya yaşayamadıkları için bütün gün üzülüp durmuş. Hayatın yoruculuğunu, zorluklarını düşünmüş. Düşündükçe ağlamış. Derken çok yorulmuş. Dizleri uzun yıllardır çok yıprandığı için artık eskisi gibi güçlü değilmiş. Her şeyi zorlukla yapıyormuş. İşte böyle akşam olmuş. Gece yaklaşırken evin işleri bitmiş. Her yer eski günlerdeki gibi pırıl pırıl olmuş. Eşi gelmiş birlikte kapıyı kapatıp çıkmışlar. Merdivenlerden inmeye başlamışlar. Eşi önden inmiş. İyi kalpli kadın da arkadan ama merdivenleri inerken dizleri çok yorulduğu için düşmekten korkuyormuş. Sonra birden ne olduğunu anlayamadan kendini merdivenlerden düşerken bulmuş. Çok kötü yuvarlanmış, merdivenlere kafasının sağ tarafını vura vura alnı yüzü kan içinde bahçeye düşmüş..
Komşular ambulans çağırmışlar, hemen hastaneye kaldırmışlar kadını. Geceyi hastanede geçirmiş. Yapılan tetkikler sonucu büyük bir kazayı çok hafif atlatmış olduğunu öğrenmiş. Doktorlar çok şaşırmışlar bu işe. İyi kalpli kadın hastaneden çıkarken bu sabah da cam kenarında onu bekleyen kuşların aç olduğuna üzülüyormuş. Bir de ne görsün! Beslediği serçe, kumru ve güvercinler onu hastane bahçesinde bekliyormuş. Kuşlar önde, o bindiği arabada evin yolunu tutmuşlar. Eve yaklaşınca kuşlar iyi kalpli kadının evine uçup cam önüne konup, lokmalarını beklemeye koyulmuşlar. İyi kalpli kadın bütün bu olanlardan sonra yeniden teşekkür etmiş “Yaratıcıya”. Onu kuşların hatırına böylesi büyük bir kazadan koruduğu için. Ve demiş ki içinden ne olursa olsun “sevgi ve iyilik hayatı güzelleştirir.”